28 Ekim 2013 Pazartesi

Sipadan, Mabul ve Kapalai ye gideceklere notlar;

Unutmadan bazı önerileri de ekleyeyim dedim...

- Yol uzun ve yorucu... olabilen en rahat kıyafetlerle olun
- Kuala Lumpur da vaktiniz varsa üşenmeyin şehri gezin.. özellikle center markete mutlaka uğrayın
- Tawau da sabah erken limanda dolaşın
- Yanınızda, el çantanızda yağmurluk ve şemsiye olsun...
- Kapalaiye tokyo dışında ayakkabı taşımayın.. restoran bölgesine ayakkabı ile girilmiyor
- Kalın giysilere gerek yok.. boşuna taşımayın
- Kahvaltı için peynirini zeytininizi getirebilirsiniz.. arkadaşlarınız minnettar olacaktır
- Mutlaka Mabul adasına çıkın.. adayı turlayın..
- Mabulden köpek balığı dişi kolyeler hediye olarak çok kıymetli :))
- Kapalaie de internet çok yavaş..ona hazırlıklı olun
- Denizden ay doğuşu/batışı, gün/doğuşu batışını mutlaka izleyin
- Ortadaki sularda kaplumbağalarla yüzün ( ben yapamadım, içimde kaldı :))
- Yanınıza UK priz adaptörü almayı unutmayın... dalışta foto da çekiyorsanız bir kaç tane gerekebilir hatta...
- Sürekli ıslak olacağınız için birden çok mayonuz olsun
- Dalış elbisesi en incesi yeterli.. su ısısı hiç değişmiyor..
- Gel git ile değişen manzarayı ve bir belirip bir kaybolan kumsalı atlamayın
- Gece terasınızın ışığına gelen kaplumbağalar, vatoslar ve diğer balıklara benden selam söyleyin.. bana çok iyi poz verdiler :))
- Dalışlarda guidelere çok güvenmeyin.. budy'nizi bırakmayın.. guideler genelde kendi havasında
- dalış merkezinin önünde gece mutlaka yüzün.. hele mehtap da varsa.. su öyle ılıkki spa gibi..
- Dalış merkezinin suya inen merdivenlerinin altında yaşayan dev müren ve sweet leep leri mutlaka seyredin..

Aklıma gelenler bunlar... iyi tatiller... sualtına benden selam söyleyin...

Sevgiler

Kapalai, Sipadan, Mabul... Bir cennette büyülü sualtı dünyası...




Seneler önce, Sipadan adasının ününü ilk duyduğumda daha dalmaya başlamamıştım.. Bu büyülü ada dalgıçların dünya üzerindeki sayılı mabetlerinden biriydi... su altı da su üstü de ayrı birer cennet olan bu ada, yeşili, mavisi bembeyaz kumsalları ile hep düşlerimde oldu...

Dalmaya başladım... daha çok dinledim bu gizemli adayı... üzerinde dönen politik kavgaları, senelerce kapalı kalmasını, son 3 senedir kontrollü olarak özel izinlerle gündüz saatlerinde dalgıçlara açıldığını.... orada çekilmiş fotolara baktım özlemle...bir gün dedim... elbet bir gün ben de :))

Ve sonunda bir gün.... o gün geldi...

Sayın üstat Ateş Evirgen hocanın Sipadan da yapacağı su altı fotoğraf workshop'u ile bir hayal gerçek oldu...14 kişilik bir ekiple önce İstanbul'dan Kuala Lumpur'a 10 saat uçtuk.. (orası diğer yazıda) 8 saatlik stopta şehri gezdik...daha sonra 4 saatlik bir uçuşla Tawau... 1.5 saat otobüs yolculuğu ile Semporna'ya ulaştık... artık akşam olmuştu :) Otelimize yerleşip hemen sonra dev bir tatil ve restoran kompleksi olan Dragon'a geçtik... Karides, kalamar ve tabii ki yengeç ziyafetinden sonra otele geri döndük...

Sabah saat 06 da fotoğraf turu için çıktık.. yağan yağmur bize engel olamadı :)) o yağmur ve gri bulutların altında nefis görüntülere doyduk...

Saat 09 da bu defa tekneyle Kapalai adasına doğru yola çıktık... gri bulutlar giderek yoğunlaştı... jet hızıyla giden iki tane 200 beygir motoru olan tekne grinin her tonuyla dans eden suların üzerinde uçarken hep birlikte yağmur ve rüzgarın insafındaydık artık... su altından gitseydik karaya daha kuru çıkabilirdim sanırım...

Yine de şiddetini arttıran fırtınanın suyun üzerindeki dansını izlemek inanılmazdı.. yaklaşık 10 metreye düşen görüş içinde, grinin flulaşan tonlarının yarattığı renk armonisi, bulutlardan sızan farklı ışık hüzmeleriyle kaynayan denizin görsel şöleni her şeye değerdi... sanki bir film platosunda oynuyormuşuz gibi hissettim.. iliklerime kadar ıslansam da çocuklar gibi eğlendim... korkmak hiç aklıma bile gelmedi.. şaşırtıcı ama gerçek.. :)


Ve KAPALAİ.... Bir düş dünyası daha... bir atol adasının üzerinde kurulmuş, denizden yükselen binlerce direk üzerinde yapılanan, maviyle ve denizle sarmalanmış, her köşesinden sizi yakalayan manzaralar sunan bir su cenneti KAPALAI DIVE RESORT...bungalovumuza yerleştik ve yarım saat  sonra orientasyon dalışındaydık ve dalış maratonuna başladık...






Kapalai de diving center'in hemen önünde 18 mt civarında kurulmuş kafes köy her türlü deniz canlısına ev sahipliği yapıyordu... her türlü tropikal balık, dev mürenler, mikroskopik canlılar koyun koyuna bu evlere sere serpe yerleşmişti... tek sorun yoğun plankton nedeniyle fotolarda çok partikül oldu ve görüş mesafesi sınırlıydı..

Hal böyle iken ben bir de dev bir mürenle uzun oynaşmaya girince başımı bir çevirdim etrafta kimse yoktu... hay allah ilk dalışta ekibi kaybetmeyi becermiştim... kendime "panik yok... otelin önündesin, yavaş yavaş çıkarsın" dedim... tam bir disiplin için yavaşça yükseldim... 3-4 metre de emniyet dekosu yaparken birden hemen yanımda yaklaşık 1.5 metrelik bir baraküda belirdi.. durdu.. gözlerini bana dikti.. öyle sert bakıyordu ki tırstım.. yavaşça geri palet vurarak toz oldum :)) allahtan köydekilerin "sadece yalnız gezen baraküdalara dikkat" sözünü henüz duymamıştım... bir de buralarda turistleri korkutmaya meraklı bu baraküdanın çok sık dolaştığını sonradan öğrendim...

Sonra ki dalış ve ertesi günkü dalışlar Kapalai ve Mabul ün farklı noktalarındaydı... akıntıya alışmamız gerektiğini öğrendik... gel git öyle güçlü ki ( 2 mt civarında) akıntısız dalış noktası bulmak imkansız gibi...bir de ben çift flaşa alışmaya çabalayınca su altında ciddi bir mücadele örneği oluşturuyor, ben-akıntı-makina ve flaşlar... pes etmek yok devam elbet olacak diyerek direniyorum...




Ve ilk SIPADAN dalışı...

Saat 04 gidi kalkıp 05 30 da hava aydınlanmadan yola çıktık...izinler alınmış.. 4 dalış yapacağız... yine karanlıktan grilere uyanan bir günde çisildeyen yağmur altında Sipandayız...

İlk dalış ünlü BARRACUDA POINT de... ve bizi dev bir BUMPHEAD PARROT FISH ( Patroit balıkları) karşılıyor... arkadan yüzeye yakın bir baraküda sürüsü.. 20 mt den kendimi kaybedip 4 mt ye yükselip video çekiyorum, Allahtan Ateş hocada benzerini yapınca çıkışta kimse bana fırça atmıyor :)) ve JACKFISH ler... binlerce dev balık.. sürünün altındayken gökyüzü tamamen kaplı.. bu ne müthiş bir görsellik.. aralarına giriyorum.. çocuk gibi sevinçten gözlerim nemleniyor...KÖPEKBALIK larına bu kadar yakın olmak... KAPLUMBAĞ lara dokunmak, okşamak... burada olmak.. Sipadan da onların arasında.. bu nasıl bir şans... teşekkürler yükseliyor yüreğimden yine.. evrene, enerjiye, neyse ona :)).. ürpere sevine oynuyorum suyun altında.. bir türlü ayarlayamadığım flaşlarımı falan boş verip arada video çekerek tamamlıyorum dalışı...


Dalış aralarında karaya çıkıyoruz.. en az 1 saat süre olması gerekiyor iki dalış arasında...hava felaket.. yağmur, rüzgar fırtına... palto olsa giyilecek... dalışlarda suya girince ısınıyoruz.. su 30 derece.. ılıcık geliyor... kimse çıkmak istemiyor... ama sabrediyoruz... yüce evrene siparişim var :)) Sipadan dalışının 2. cisi güneşli olacak... biliyorum.. inanıyorum... söylüyorum ama benden başka kimse inanamıyor... henüz :))


2 gün sonra yine Sipadan için yola çıkıyoruz... gecenin bir saati, yağmur,şimşek fırtına.. dalış teknelerindeyiz... Ben hala inancımı koruyorum... Veeeeee adaya yaklaşırken yağmur ve rüzgar kesiliyor... bulutların arasından enfes bir gün doğuyor...

EVETTTT TEŞEKKÜRLER YÜCE EVREN :)))) Nefis bir günde, Baraküda noktasında 4 dalış yapıyoruz... Budur diyorum... budur işte... aşağısı şıkır şıkır... rengarenk.. balık sürüleri, mercanlar... anlatılmaz yaşanır... çocuk oluyorum, yenileniyorum tarifsiz... bugün bu 4 dalış... her şeye değer...




6 gün 22 dalış... ölüyoruz yorgunluktan... dışarıdan bakan halimize acır.... amaaaaa bir 22 daha yapabilirdik hiç bıkmadan... işte öyle bir büyü... su altı çekip kucaklıyor hepimizi... ne diyeyim... ben susasım artık... fotoğraflar anlatsın kalanını...























Ve son gün Mabul adası... zenginliğin yanı başında sefalet... yada farklı bir yaşam tarzı... çocuk fotoları çekiyorum bol bol onlarla şakalaşarak... mutlular...




Bazı barakalar tertemiz... aklım karışıyor... doğal olan ne... ya medeniyet ve mutluluk... sormamak, sorgulamamak en iyisi...


Bedenimin bu kadar yorulduğu ama ruhumun bu kadar doyduğu başka bir zaman kesiti oldu mu? bilemiyorum.... yedekleriyle beraber tüm seratonin depoları dolu, yaklaşık 24 saatlik bir yolculukla dönüyoruz 7 tepeli şehrimize....

Çok Teşekkürler Ateş bey, Arzu hanım ve sevgili dalgıç arkadaşlarım hepinize... daha nicelerine...


Sevgiyle...

Sema,  12- 21 Ekim 2013

27 Ekim 2013 Pazar

Gezmekten yazmaya zaman yoktu ki :))

Merhabalar...

Öğreniyorum işte yavaş yavaş... gezi bloğu yazmak hiç de kolay değilmiş...

Sürekli döküman toparlasam, notlar alsam da... yazmaya ciddi zaman gerekiyormuş...

Ağustostan itibaren pruvamdan Bodrum Dalış Fotoğraf Workshop'u, Yunanistan Thassos adası, Barcelona, Boston, Newyork, Kuala Lumpur, Malezya- Semporna, Kapalai, Mabul, Sipadan geçti... bu kadar çok gezince de ne fotoğrafları toparlamaya ne de yazmaya zaman yoktu...

Evet, bir yöntem bulmalı... belki gezilerde yazıları günlük yazıp fotoları sonrasında yüklerim... böylesi daha kolay olabilir... yada, herşeyi aktarma sevdasından vazgeçip, sık sık aklıma geldikçe eldeki fotolardan yazayım...

Neyse, şimdi geriye dönüp yazma yazamı.. fotoların çoğunu toparladım sayılır...

Haydi bana şans dileyin... başlıyorum yazmaya :)))

En sondan başlayarak en geriye....

Sevgiyle

27 Ağustos 2013 Salı

Taaa başından buraya :))

Gezme mevsimine girdiğimden beri sürekli okuyorum, araştırıyorum... inanamıyorum... çocuk gibi el çırpıyorum sık sık...

Ne çok bilgi var.. Tüm kalbimle teşekkür ediyorum gezip gören, yazan paylaşan herkese...bu nedenle yazma kararım daha da güçleniyor... ben de yazmalıyım.. yaşadıklarımı.. hissettiklerimi.. taaa başından... bir gün bunları okuyan birinin işine yarar belki... bana kadar gelir bu pozitif enerji...
O nedenle yazmalıyım... üşenmeden, aman boş ver demeden... hadi bakalım... :))

Diğer bloglarımda anlattım bu günlere nasıl geldiğimi...oturarak, deli gibi çalışarak, işten başka hiçbir şey düşünmeden geçen onca yıl... seneler içinde üst üste biriken kilolar... daha bir içe dönme kendimden kaçma dönemi... kısa kısa değinmiştim bazı yazılarda... sonra 2010 da başlayan "yeniden" aşaması.. yaklaşık 3 senedir devam eden kendimi bulma, tanıma, kabullenme ve diyet yolculuğu... bu aslında farklı bir blog ya da kitap olabilir zamanla :)) ama gerçekten en zoru kendimi fark etmek.. EN ZORU KENDİMİ İKNA ETMEKTİ...

Sonunda becerdim.. ciddi kilo verdim.. hayata bakışım, kendimi anlamam, farkında olmanın dayanılmaz lezzeti, seçeneklerin çokluğunun dayanılmaz anksiyetesi... 3-4 sene geçti... Giderek ben oldum.. yeniden genç oldum biraz geç kalsam da :)))) olsun.. gençliğin bedende değil beyinde olduğunu fark ettim.. yaşamak denen bir şeyler vardı ve ben kıyısındaydım henüz... kolları sıvayıp daldım içine.. yavaş yavaş.. akışına bıraktıkça ben seçenekler çoğaldı.. bazen darlandım, aklım karıştı, vazgeçmelerin karanlık girdapları yakınımdaydı... ama hayır dedim... yola devam... bu yol aydınlık ve ben buna bayıldım.. :))) dediğim gibi bu da ayrı maceraydı.. yazacağım.. yazmalıyım onu da.. bir tek kişi okusa ve yaşam enerjisi tazelense tüm uğraşlara değer..

Gelelim gezme mevsimine nasıl geldiğime..

Geçen sene dalış girdi hayatıma.. su alt fotoğrafçılığı ile... konfor alanımın dışına ilk ciddi çıkışım... aaaa hem de bu yaşta :)))) hem de hayatında hiç fotoğraf çekmemişken... evet evet aynen de öyleydi... önce Kaşta tek yıldız bröve macerası ( teşekkürler Alev beni ikna edip götürdüğün için, teşekkürler Yusuf hoca iki günde olmaz demeden bir görelim dalışını dediğin ve sualtı maceramın önünü açtığın için)... sonra Suatı fotoğraf workshopu... ( teşekkürler Ateş hocam, bu acemi fotoğrafçı ve dalgıcı bu haddini bilmezi reddetmeyip aranıza aldığın için ve teşekkürler Mehmet kamerayı inanılmaz bir süratle organize edip sabırla her sorumu cevapladığın için)... Kızıldeniz... yeniden Kaş... inanılmaz, sözcüklere sığmaz aldığım keyif... suyun enerjisi ile bütünleşip, etrafımı sindirip, bir de fotoğraflayabilmek, kendimce bakabilmek.. kocaman gülebilmek o mavi dünya da... daha ne ister ki insan...

Ama derin mavinin bir yan etkisi var.. kendinizi sorgulatıyor.. O dinginlikte kendinizle baş başasınız... öncelikleriniz.. yaptıklarınız yapacaklarınız.. değerleriniz.. önemsedikleriniz ve gerçekten önemli olanlar... fena etkiliyor insanı...aynen bana olduğu gibi...

Dalış için gezerken işte bunları düşündüm en çok.. bunca sene ne kadar da az zaman ayırmıştım yaşamdan tat almak için.. genç de değildim artık.. sadece izinlerde gezebilecek kadar.. şurada keyifle aklıma gelen gönlüme düşen her şeyi yapmak için daha ne kadar zamanım vardı ki... işte bu duygulardaydım kış başı.. Sonra Amerika yolculukları, Endonezya-Lembeh, İspanya derken gezmekten ne kadar keyif aldığımı, nasıl da becerdiğimi hissettim... eskiden en çok söylendiğim durumlarda bile hiç yakınmadan durumdan yine de tat almayı öğrendim.. konformist olmadan her ortamda olabileceğime, sadece farklı yaşamları izlemekten, katılmaktan, hissetmekten nasıl da hoşnut kalabileceğimi fark ettim... ve ben gitmeliyim dedim dedim... halatları çözmeye başladım bir bir.. kolay değildi tabii karar vermek... işimi, senelerce emek verdiğim şeyleri geride bırakabilmek... ama becerdim.. git gelmişti... durmak olmazdı... gitmeliydim... daha UZUN daha UZAK... zamansız, plansız, akışına... işte tüm hazırlık buna.. :)))


Tabii öyle hemen yarın sırt çantamı alıp yola çıkmıyorum.. önce kısa kısa gidişlerim olacak... öngördüğüm tarz gezmeler için deneme turları... yeşil pasaport işimi de bu arada halletmem gerek.. daha pratik, daha hafif gezmelere alışmam, hostel ortamlarıyla tanışman.. kendimi buralarda görmem gerek... ama olacak olacak biliyorum..

İşte bu hazırlıkları, internette bulduklarımı önce teorik  de olsa yazacağım size.. inanın bu kısmı bile çok keyifli... öyle ciddi ciddi, saatlerce yazılarda kaybolarak çalışıyorum ki inanamazsınız.. bunca bilgiyi derleyip sadece kendime ayırmak haksızlık olur.. evet yazacağım merak etmeyin.. belki işe bile yararlar bir gün..

Şimdilik bu kadar.. sevgiyle, sağlıcakla kalın... iyi davranın içinizdeki çocuğa emi :)) o hep sabırla bekliyor bir köşede.. unutmayın.. arada gülümseyin ona... :))

25 Ağustos 2013 Pazar

Sema Yollarda...

"Git gelmeleri" ne sık geliyordu son zamanlarda... sık sık yazdım burada da... gidebilmek için uzun uzak... zaman baskısı olmadan... plansız... akışına...

Gidebilmek için ne gerekiyorsa yaptım bir bir... kimisi planlı, kimisi tümüyle tesadüfen, kimisi evrenden hediye... halatların çoğu çözüldü sonunda.... artık yollar yakınımda...

Evet ormandaki yollardan en az kullanılanını seçtim ben... onca hayrete, onca şüpheye rağmen... hazırım artık yollar için... git gelmişti.. gitmeliydim... işte gidiyorum yavaş yavaş...

Geçen Ağustosta sualtı ve dalışla yeniden tanışmam, acemice fotoğraflama çabalarım ve o çocuksu coşkum... içimdeki "git" leri depreştirmişti yavaştan... son bir sene hayatımda en çok gezdiğim dönem oldu... yavaş yavaş ısındım gitmelere.. ardarda yaptığım yolculukların tadını almıştım ya... artık daha diyordu bünyem.. daha uzun.. daha uzak...

Başladım hazırlıklara.. tabii önce teorik :)))

Öncelikle bütçe; bu kadar çok ve uzun gezmek için sıkı bir bütçe kontrolü gerekiyordu... böylece ucuz gezme olanaklarını araştırırken inanılmaz olasılıklarla tanıştım... sırt çantalılar, rwf ( dünya seyahati bileti) her yaşa interrail, hosteller, airbnb, free aktiviteler, ligth travelling vs vs vs...

Sonra deneme gezisi; evet 25 eylül- 8 ekim arası yapacağım Amerika gezisi bunun testi olacak... Boston da hostelde kalacağım.. Newyork da airbnb tarzı bir pansiyon maceram olacak... ince ince planlamaktayım...

Bu hazırlıklar sırasında sürekli gezi kitapları, anı yazıları, bloglar vs okuyorum... her gün bir başka süpriz... inanılmaz... çocuk gibi yüreğim pır pır...

Evet ya ... bu defa gerçekten gideceğim... Semaca Yollarda olacağım..

Tabii bu da yetmeyecek... yazacağım bunları... sık sık...

Önce blogger da bir yeni blog "SEMACA YOLLARDA"...
Sonra bir web sitesi.. daha kolay yöneteceğim... bol fotoğraflı... yaşadıklarım.. hissettiklerim... biraz oradan biraz buradan... öyle klasik "gittim gördüm gezdim" olmayacak pek... eksik gedik belki de... yollarda bulduklarım.. sokakların tadı.. insan manzaraları.. tümüyle "bence" olan...

Hazırlıklarla başlayacak yazılar... yukarıda söz ettiklerimin hepsi birer yazı konusu aslında... şimdiden bunları paylaşmak için sabırsızlanıyorum...

Bu yaşta mı diyenlere, yalnız nasıl gidersin diyenlere, sen aklını mı kaçırdın diyenlere, yok artık daha neler abartma diyenlere... bir de merak edenlere... yazasım var yine... beğenirseniz eşlik edersiniz yorumlarla ya da canlı canlı belli etaplarda... tüm öneri görüş ve yorumlar değerli...

Hadi bakalım... düşelim önce kalemle (pardon klavyeyle :))) ) yollara..
Kalın sağlıcakla....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...